Suyumuzu Geri Verin.
Su: insanoğlunun hayatına devam edebilmesi için yegâne ihtiyacı. Küresel sermaye öyle bir noktaya gelmiş ki bizim suyumuzu poşet şişelere doldurup bizlere para karşılığı satıyorlar. Toprağı kazdığın zaman çıkan suyu, bir kaynaktan buz gibi çıkan suyu kısaca senin hakkın olan suyu sana satıyorlar. Orada ki doğal kaynak tükenince diğerine gidiyorlar. Orada ki bitince boru döşeyip bilmem kaç km uzaktan su getiriyorlar. Çok güzel bir Kızılderili sözü var. Beyaz adam bir gün paranın yenilmeyen bir şey olduğunu anlayacak her zaman çok hoşuma gitmiştir.
Derneğimiz adına su hakkı kampanyasının düzenlemiş olduğu Yaşam için su yaz kampına katıldık 3 gün. Ben Mert Haskan ve Selçuk Aslan. Bizim bilincimiz daha da çok açıldı. Nelerden bahsetmedik ki kampta size ana başlıkları biraz biraz açıklamak isterim. Daha çok ayrıntı isteyen hemen şuraya tıklayabilir. (http://www.suhakki.org
Barajlar ve Hes’ ler: Büyük şehirde yaşayan insanların su ihtiyacını karşılayabilmek için su biriktirilen yerler. Ne yazık ki kirlilik diz boyu değil 3-4 insan boyu. Evlerimizden musluklarımızdan akan sular içilebilir nitelikte değil. Yasa gereği içilebilir olması gereken su ile duş almak bile bazı yerlerde ne yazık imkânsız durumda. Hes’ ler bütün ülkeye elektirik üretmek için yapılan hidro elektrik santraller. Ne yazık ki doğa güzelliklerimizi mahfeden. Faydasından çok zararı olan, yapılan bölgede ki başta hayvanlar ve bitkiler sonra insanlar olmak üzere zarar veren betondan yapılan yapılar. Karadeniz başta ama şu ara gündemde Hasankeyf var. Ne yazık ki Hasankeyf’ i kurtaramadık. 50 yıl sadece 50 yıl bir şirket para kazanacak diye Dünya’ nın en eski yerleşim yeri göbekli tepe ile yaşıt olduğu söylenen bir yerleşim yeri barındıran Hasankeyf yok ediliyor.
İçme suyu meselesi ise bizim yabancı olmadığımız bir konu dernek olarak. Şehrimizin sınırları içinde ne zaman İğneada veya Kıyıköy’ e gitsek her yerde görüyoruz İSKİ yazısını. Ne işi var demiştim ilk gördüğümde İstanbul su idaresinin Kırklareli’ nde. 6-7 yıl önce. Bizim suyumuzu götürüyorlar ciddi ciddi. Koca koca borularla içinden araba geçebilecek kadar büyük bu arada. İstanbul’ un su ihtiyacının ciddi bir kısmı karşılanıyor.
Son olarak da şişe sulardan bahsettik. Bir şirket gidiyor ve devletten dağdan çıkan suyun 3 litresini 5 kuruş verip satın alıyor. Orada yaşan halkın suyunu çalıyorlar çünkü orada yaşayanlar onay vermiyorlar. Bizlere yarım litresini 1 lira ya satıyor. Üstelik tam olarak kaynak suyu da değil. Nasıl mı değil sizlere basitçe anlatmaya çalışıyım. Örneğin kaynaktan çıkan su günde 100 litre. Fakat bu şirketler biz günde 150 litre su şişeliyor ve satıyoruz diyor. Nasıl mı oluyor bu, kaynağa yakın yerlere boru döşüyorlar ve yağmur ve kar suyunu satıyorlar bizlere. Su topraktan minarelerini almadan borularla tesise geliyor arıtılıyor ve gerekli minareler ekleniyor bizde doğal kaynak suyu diye alıp içiyoruz.
Biz böyle güzel bilinçlendik. Çok güzel insanlarla tanıştık. İyi dostluklar edindik. Bir de size bir güzel haber vereyim seneye bu kampın Kırklareli’nde olma durumu var. İğneada’ da çok katılımlı bir kamp teklif ettik ve olumlu baktılar. Doğaya dönüyoruz yavaş yavaş. Sevgiyle kalın..
Yazan: Mert Haskan